27 Şubat 2011 Pazar

Tek Eksik "Şiki Şiki Baba"

Maltepeden bindiğim trenden 11:15 de İzmit istasyonuna indim otobüs bekliyorum, yorgunluk bir yandan vaktin ilerlemiş olması bir yandan hayli uykum var. Eve gidene kadar yarım saatlik daha yolum olduğunu düşünerekten otobüste uyumayı hayal ediyorum. Durağı kaçırma derdi de yok, son duraktan bir öncekinde ineceğim. En kötü 1 durak yürürüm. Neyse 11:30 da otobüs geldi, hurraaa içerde boş koltuk kapma yarışı! en kıymetli koltuklardan birini kapıp diğer koltuk kapma yarışlarını izliyorum. Kazananlarda ufak sinsi bir gülümseme, kaybedenler kazananlara tepeden kızgın bakışlar atıyor. Yavaş Yavaş otobüsün ayaklarımın altından sıcak hava üfleyen klimasınında etkisiyle mayışıyorum. 1-2 durak sonra otobüs, şoföre göre hala boş olsa da bize göre doluyor. gözlerim yavaş yavaş kapanırken; arka koltukta oturan 2 üniversiteli kızın konuşmaları ister istemez dinletiyor kendini. Biri diğerine(İstanbuldan misafir olarak geldiği kanısındayım);
-Bak şekerim öğrenci kartın olsa da öğrenci kent kartın yoksa 2 TL vermen gerekiyor, ayrıca bir karttan 2. kez basamıyorsun.
-Çok saçma değil mi? İstanbul da...
Bizim bile anlamadığımız yeni otobüs zamlarını ve kart sistemini İstanbul'dan gelen arkadaşına ısrarla anlatmaya çalıştıkça, diğeri de aynı ısrarla anlamıyor.
Bir anda ön koltukta oturan 2 kızın(yine üniversiteli) kahkahalarıyla irkiliyorum. Kızlarla aynı hizada ayakta duran erkek arkadaşları devam ediyor;
-Sandalye de uyudu resmen inanabiliyor musunuz! Hahahaha daha önce gelen japon stajyerde koridorda uyuyakalmıştı.
Bir kahkaha daha patlatıyor üçü birlikte. Ardı ardına gelen kahkahalarla gözlerim yarı kızgın yarı şaşkın açılıyor. çocuk kızlara aslında radyo TV veya gazetecilik gibi bölümlerin tam kendisine göre olduğunu fakat bir kere makine ye geldiğini üzülerek anlatırken benimle aynı hizada ayakta fısıldaşan kalın sesli, daha önce defalarca traş edildiği belli olan hafif sakalları ve iri yapılarıyla muhtemelen lise son sınıf öğrencisi olan 3 genç dikkatimi çekiyor. Biraz göz ucuyla fısıldaşmalarını takip ederek kulak kesiliyorum;
-oğlum şu önde cam kenarında oturan sarı saçlı yok muuu,
-Sen onu bırakta bizim arkamızda tekli de oturana bak!
Kıvırcık saçlı hafif sarışın olanı diğerlerini dürtükleyip arka tarafı işaret ediyor,
-Tek geçerim! O bu değilde sadece gözleri için aşık olur insan be!
Öndeki kahkaha serisi bitmemiş olacak ki bir yenisi daha yankılanıyor otobüsün içerisinde, erkek gülerek;
-Japonlar çok komikler yaa, dalga geçilecek çok şeyleri var ama rahat rahat dalga da geçemiyoruz evde, hangi Türkçe kelimeleri bilip bilmediklerini bilmediğimizden onlar yokken dalgamızı geçiyoruz, hahaha
Bütün ahali aynı anda, şoförün konuşmalarını dinleyelim diye susuyor sanki. Devlet hastahanesi durağına hızlı bir manevrayla giren şoförümüz kahkahayı ve aynı zamanda gecenin bombasını patlatıyor.
-Ya korkma yaa, ben seni ezermiyim hiç güzelim. Gel bakalım gel bin seni de götürelim.
Diyerek açtığı ön kapıda düzgün giyimli genç bir bayan...
Radyomuzda bir de şiki şiki baba çalsa tam Kemal Sunal'ın filminde sanacağım kendimi ama yanımdakinin parmağını kaburgalarımın arasına sokmaya çalışır gibi dürtükleyip ineceği durağı sormasıyla yaşadıklarımın gerçek olduğuna emin oluyorum..

2 yorum:

  1. Güzel bir yazi yazmissin tebrik ederim. Umarim devamli yazarsin böyle.Blogunu rastgele buldum ama bir yorum yazmadan da cikmak istemedim. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim:) Hayatın karşımıza çıkardıklarını yazıyoruz işte...

    YanıtlaSil

Yorumunuzu Buraya yazabilirsiniz...