
Ramazanda kalabalık davetlerden çekinilip, yemeği nasıl yetiştireceğim derdinin olduğu değil; en az 5 ailenin çağrıldığı, komşu kadınların da kendi isteğiyle yardıma geldiği günlerdi...
Akşam çaylarının anne baba televizyon, çocuklar bilgisayar başında, dededen bi haber olduğu halde içildiği değil, sıcaklığıyla etrafındakileri eritip birbirine kaynatan sobanın yahut dallarıyla bizi sarmalayıp bir arada tutan asmanın altında anneanne, dede, dayı, yenge hep beraber içildiği günlerdi...
Yan binadaki komşunun kapısına polis yahut ambulans geldiğinde ne olmuş acaba diye merak edildiği günler değil, bugün Ayşe teyzeyi hiç görmedim bi yanına gideyim dendiği günlerdi...
Çocukların beton yığınları arasında kalan tek boşluk olan sokaklarda arabalardan fırsat buldukça top oynayabildikleri veya halı sahalara para verdikleri günler değil, toprak arazilerde rahat rahat koşup oynayabildikleri günlerdi...

Köyden şehre yeni gelmiş hemşehrinin daha kaç gün kalacak diye sorgulandığı değil, aylarca misafir edildiği, gitmek istediğinde rahat ettiremedik mi diye düşünüldüğü günlerdi...
Kadınların canları sıkıldığında alışverişe çıktıkları, kafelere gittikleri değil, komşularını çaya çağırıp börek çörek yaptığı günlerdi...
Suyun kombiyle ısıtıldığı, saçlarımızın saç kurutma makinesiyle kurutulduğu değil, soba üstünde güğümle su ısıtıldığı, saçların da soba arkasına oturulup kurutulduğu günlerdi...
Her şeyin marketten alındığı değil, yumurtanın tavuğun altından, salatalık domatesin kahvaltıdan az önce dalından, kirazın ağacın en tepesinden alınıp yendiği günlerdi...
Telefonla arayıp "Müsaitseniz bu akşam size geleceğiz" denildiği değil, kapıyı çalıp "biz geldik" denildiği günlerdi...
Bayramda, kandilde büyüklerin telefonla arandığı değil, bizzat yanlarına gidip ellerini öperek bayramlaşıldığı günlerdi...
Dayının yengenin boşandığı, amcayla babanın küs olduğu değil, hep beraber pikniklere gidildiği günlerdi...

Çocukların oyuncaklar, bilgisayarlar, telefonlar alındığı halde mutlu edilemediği değil, kış günü anneannenin yaptığı sıcacık bir KAÇAMIK TATLISI ile mutlu olunduğu günlerdi...
Bir tek bundan sonraki nesillerin değil, belki de artık hiç birimizin yaşayamayacağı günlerdi o günler...
çok doğru "belki değil"evet artık hiç birimizin yasayamayaçağı günlerdi o,kadrini bilmediyimiz güzel günler...Öyle bir güzel dile getirmissinizki,beni çok duygulandırdı,yureğinize sağlık
YanıtlaSilAdsız öncelikle Teşekkür ediyorum. Benim en çok beğendiğim, düşünerek ve hissederek okunduğunda gerçekten duygulandıran bu yazımı yazalı aylar olmasına ve 100 lerce kez okunmasına rağmen ilk yorum daha yeni senden geldi. Acaba benden başka o günleri özleyen yok mudur, herkes yaşadığı hayatta hiç bir şeyin eksikliğini duymuyor mudur diye düşünüyordum ama en azından bir kişinin daha olduğunu öğrendim.
YanıtlaSil