19 Haziran 2012 Salı

Önyargılarım...

Mayıs ayında yağmurdan ve serin havalardan hasret kaldığımız nadir güneşli günlerden birisi… Fakültenin girişinde nikotinli dumandan ciğerlerimize oksijen çekmenin neredeyse imkansız olduğu bir sırada… Dönemin en çok devam ettiğim, belki en çok da çalıştığım fakat en kolay dersi, iş hukukuna 15 dakika kala… Sigarasının dumanına ve muhabbetini esirgemeyen Kuzeyle birlikteyken…
“Olum Kuzey hiiiç derse  giresim yok.” diyerekten sırtında çantası ile çıkageldi. “Hiiiç” kelimesini bu kadar bastırarak söyleyen ondan başkasını tanımıyorum. Özellikle sınavlardan birkaç saat önce son çalışmalar için buluştuğumuzda, benden kat kat fazla çalıştığını bildiğim bu arkadaşımın “Olum hiiiç çalışmadım.” cümlesi zihnimde ona dair kazınmış bir hatıradır. Gelir gelmez canının derse hiç girmek istemediğini çarşıya inip biraz gezip bir yerlerde çay içmenin ne kadar iyi olacağını söyleyerek, güneşin kanımızı kaynattığı o anlarda aklımızı çelmeye çalışıyordu. Havanın güzel oluşu ve “hiiiç” kelimesini o kadar ustaca kullanarak ikna cümleleri kurması aklımı çelmişti ve tamam geliyorum demeye razı olmuştum.
Bu arkadaşla çok daha önceleri tanışmış olsaydım “hiiiç Volkan” diye lakap bile takabilirdim. Neyse Volkanla atladık indik çarşıya. Otobüste muhabbet gırla… Çarşıda önce onun çıktı alma, fotokopi gibi işlerini hallettikten sonra, önünden defalarca geçtiğim halde ufacık bir yer zannettiğim ve hiç de oturmadığım bir kafeye götürdü beni. Arka taraftaki salonunun genişliğini ve ferahlığını görünce önce biraz şaşırdım tabi. Sonra Volkan lavabodan dönene kadar etrafımı inceleyip nasıl da önyargılı davrandığımı düşündüm. Dış görünüş her şey demek değildi.
Volkan geldikten sonra çaylarımızı söyledik. Simit kokusu da içeriye o kadar yayılmıştı ki, aklımızda kalacağına, midemize gitsin mantığıyla bir simit istedik ortaya. Çaylarımız da ezeli dostundan ayrı gitmemiş olurdu hem midelerimize. O günkü konumuzun önemli bir kısmını blogumda yazdığım yazılarım oluşturmuştu. Sağolsun Volkan beğenisini öyle bir dile getirdi ki, yazdıklarımı görmeden söylediklerini dinleseniz beni Türk edebiyatının en yenilikçi, en başarılı, ölümsüz eserler yazmış yazarlarından birisi zannedebilirdiniz.
Çayımın son yudumuna eşlik etmeyi bekleyen simit lokmasını ağzıma götürürken içinde bir kıl olduğunu fark ettim. Volkan ne olduğunu sorunca ona da gösterdim. Hiç hoş bir durum değildi elbette. Volkan, söyleyelim adamlara değiştirsinler dese de, hizmete ve müşteri memnuniyetine ne kadar dikkat ettiklerini fark ettiğimden, münferit bir durum olduğunu düşünüp çalışanlar azarlanmasın diye söylemek istemedim ve o son lokmayı tabakta bıraktım. Fakat o lokma beni alıp yıllar öncesine götürmüş ve bir güzel de azarlamıştı. Bu yolculuk ve azar işitip geri gelmem sırasında geçen birkaç saniye boyunca gözlerim lokmaya takılı kalınca haliyle Volkan da hayırdır ne oldu diye sordu.
Bundan 4-5 sene kadar önceleriydi diye hafif kısık bir ses tonuyla, işittiğim azarın da vermiş olduğu utangaçlıkla başladım söze. 3 yaz tatilinde sokağımızın girişindeki pastanede çalıştım. Ağırlıklı olarak masalara servis ve masaların toplanıp temizlenme işi bana aitti. Müşteriler envai çeşit yiyecek türünü tabaklarına doldurtur, önemli bir kısmı da tabağını bitirmeden kalkar giderdi. Hatta tabağı bitirmeyi bırakın kimisi hiç el sürmeden kalkardı masadan. Bir çoğu için başkasının tabağındaki yiyecek yenmez. Kiminin nedeni huy, kimininki de hijyendir. Ama ben el sürülmemiş poğaça simitleri bir kenara ayırırdım çalışan personel kahvaltıda yesin diye. Gönlümün kesinlikle razı olmadığı bir durumdur ekmeğin, yemeğin çöpe gitmesi. Gönül razı olmasa da mecburen yarım bırakılmış yiyecekleri çöpe döküyorduk ve her seferinde tabağını bitirmeden kalkan müşterilere için için kızıyordum. Nice insan bu yiyeceklere muhtaç olarak hayatını sürdürmeye çalışırken, bu adaletsiz dünya düzeninin daha da adaletsizleşmesine sebep oluyor, yiyebileceğinden fazlasını tabaklarına alıyorlar diye… İstisnasız yarım bırakılan her tabakta, tabağın sahibine kızıp, içim sızlayarak dökmüşümdür tabakta kalanları çöpe. Bir kez olsun başka bir şey düşünmemiştim. Ama düşünmeliymişim. Tabağını yarım bırakanların %95 i vurdumduymazlığından, düşüncesizliğinden tabağını yarım bırakıyor olsa da, %5 için düşünmeliymişim. Acaba demeliymişim…
Az sonra masadan kalkacağız ve masamızı toplamaya gelen garson da yarım kalmış simit lokmasını çöpe atarken “Ulan iki kişi bir lokma simidi yememişler de çöpe atıyoruz, yazık be! Bunu bulamayan nice insan var” diyecek ama asıl sebebi bilmeyecek…

NOT: Volkan’a çok teşekkür ediyorum. Teşekkürümün az bir kısmı ısmarladığı çay ve simit için, büyük kısmı ise önyargımı kırmama sebep olacak bu olaya vesile olduğu için.

14 yorum:

  1. Cihan ya ne güzel yazmışsın eline ,emeğine sağlık olsunda bak gecenin bu saati canım simit istettin valla.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler Vişnap :) Hakikaten benim de canım çekti, şöyle çıtır çıtır simidin yanında güzelce demini almış çayımız da olsa, gecenin sessizliğinde oturup balkonda yazmam gereken diğer blog yazılarımı da yazsam :))

    YanıtlaSil
  3. Ahh bu volkan ahh :) Yazarımız Cihan, edebi süzgeci ile bu olay karşılasınca ortaya nede güzel bir eser çıkmış. Tebrik ediyorum kardeşimi :)

    YanıtlaSil
  4. "Hiiiç" Volkanım ben sana teşekkür ediyorum, sohbetin, muhabbetin, ve ısmarladığın çay ve simitler için :)) Senin için de benim için de bir hatıra olarak kalır artık bu yazı. Okudukça o günleri hatırlarız :)

    YanıtlaSil
  5. yazıyı beğendim, ellerine sağlık. yalnız şunu eklemeden geçemeyeceğim; hani çalıştığın yerdeki artıklar varmış ya, işte onları biriktirip hayvanlara verseymişsiniz ne iyi olurmuş :)

    YanıtlaSil
  6. Abla etrafta verebilecek hayvan olmadığı gibi, hayvan barınaklarına falan götürecek de bir patronumuz yoktu.

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Neşvünema bulmak, verdiğin bilgi için ve yaptığın hatırlatmadan dolayı teşekkür ediyorum. Keşke hepimiz kırıntıların dahi çöpe gitmesine engel olsak diye temenni etmek istiyorum fakat biz kırıntıları düşünürken yemekhanelerde fütursuzca paketleri açılıp bitirilmeden bırakılan ekmekler gözümün önünden gitmiyor. Rabbim İsraf edenlerden eylemesin, nimetlerin kıymetini bilen kullarından eylesin inşallah. İlgine teşekkürler. Her zaman bekleriz muhabbete.

    YanıtlaSil
  9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Neşvünema bulmak. Sınavlarımdan dolayı geç bir teşekkür oldu ama kusura bakma.

      Sil
  10. yiyiniz,içiniz,fakat israf etmeğiniz.Çünkü"ALLAH"israf edenleri sevmez,ve böylelerine alçaltıcı bir azab hazırlamıştır.

    YanıtlaSil
  11. Aylar sonra yazıyı tekrar okuyorum kardeşim :)

    YanıtlaSil
  12. Olum bu arada nerelerdesin la? Ses sedan çıkmıyor ? Yazımı görünce bir ulaşıver bana :)

    YanıtlaSil

Yorumunuzu Buraya yazabilirsiniz...