30 Ocak 2011 Pazar

Çubukluosmaniye Köyünde Bir Gün-1

Cumartesi saat 2'de sınavdan çıktığım gibi Kandıra yolunun kenarına indim otobüs bekliyorum, saha çalışmasını akşam karanlığı çökmeden bitirebilir miyim diye bir hesaplıyorum daha Çubukluosmaniye köyüne gidilecek 18 kişiyle yüz yüze anket yapılacak ve geri dönülecek, biraz zor gibi görünüyor. Otobüs beklemeye başlayalı yarım saat oldu otoban gibi, araçların süratli geçtiği bu yolda yağmur ve araçlardan sıçrayan sularla şimdiden ıslandım, kaldı ki daha köyde kapı kapı dolaşacağım. Önceki haftalar kolay oldu 4 saatte işi bitirdim diye seviniyordun al bakalım bu gün ne yapacaksın diye düşünürken 100 metre ileride yol kenarında başka birisinin de beklemekte olduğunu gördüm.
Hemen yanına gidip aracın saatini sorduğumda saat başı geçtiğini ve ben henüz kaçırdığımdan beklediğim yarım saatin üzerine bir yarım saat daha beklemem gerektiğini öğrendim. Bir yandan yağmur bir yandan fırtına beni daha önce 2 kez deneyip başarısız olduğum halde hayatımda 3. kez otostop çekmeye mecbur etti ve kaldırdım sağ kolumu... Çekine çekine gelen araçların önüne doğru uzatıyorum kolumu fakat 20 dk boyunca hiçbir araç durmadı. 4-5 aracın şoförü de elleriyle ilerideki yol ayrımını işaret ederek kandıra tarafına gitmediklerini ifade edip geçtiler. Tam otostoptan vazgeçmiş kaderime razı olacakken, orta şeritten benden taraftaki şeride geçerek bana selektör yapan şehirler arası otobüsü gördüm. Hiçte otobüs durdurmaya niyetli değildim, bir binek aracın arka koltuğunda kendi halimde şoförle 3-5 muhabbet edip gitsem yeterdi bana. Ayrıca Otobüs hayrına götürmez mutlaka para isteyecek, İstanbul-İzmit arası çalışan otobüslerle mukayese edip benden 10 TL den aşağı bilet parası istemeyeceğini düşünürken, muavinin "kardeşim binmeyecek misin" sözüyle kendime geldiğimde kaç para isterse istesin bu kadar perişanlık yeter köye gideyim artık düşüncesiyle attım kendimi orta kapıdan içeri. Kendimi arkadaki ilk boş koltuğa bıraktım... Ohh içerisi de sıcacıkmış çok üşümüştüm zaten. Tam koltuğa yerleşirken yanıma muavin aklıma 10 TL geldi. Nereye gideceksin sorusuna Çubukluosmaniye cevabını verirken elimi cüzdanıma attım;
-Borcumuz ne kadar?
cebinden 4'e katlanmış bir kağıt çıkarıp hımm sesi eşliğinde göz hizasına tutup parmağıyla bir noktayı arayıp bulduktan sonra kağıdı tekrar katladı koydu cebine;
-1 TL versen yeter
cüzdanı çıkarmak için arka cebime attığım elimi geri çektim şaşkın bir sesle;
-1 mii? 
soruma önemsemez bir yüz ifadesiyle elini ilerlediğimiz yöne işaret ederek;
-Çubuklu şurası zaten dedi.
sanki muavin vazgeçip az sora yok yok 10 TL diyecekmiş gibi hızla elimi bozuk paraların arasına daldırıp aradan 1 TL bulup uzattım.
-İneceğim yeri bilmiyorum geldiğimizde haber verir misin? 
soruma kafa salladığını görünce arkama yaslanıp rahat bir kaç nefes aldıktan sonra sıcağın keyfini yaşayıp iliklerime kadar hissetmek için yayıldım koltuğa. Aradan 10 dk ya geçti ya geçmedi muavin geldik iniyorsun deyince çantamı aldığım gibi orta kapıdan indim. Adımımı yere basar basmaz kafamı kaldırdım; karşımda yağan yağmurla iyice yeşili ortaya çıkmış toprağı çamurlaşmış otlarla kaplı bir tarla, etraf alabildiğine dağ, tepe, orman fakat ev görünmüyor. Hemen arkama dönüp otobüse binmekte olan muavine, kaybolmuş nereye gideceğini bilemez bir çocuğun ağlamadan az evvelki ses tonuyla;
-E Hani neresi Çubukluosmaniye
-Şu tepeyi aşınca öte taraf hepten çubuklu işte.
Başımı çevirip gösterdiği yana baktım tekrar muavine döndüğümde çoktan kapı kapanmış otobüs hareket etmişti...
Bir yandan otların arasından tepeye doğru ilerlerken bir yandan da kendi kendime bu soğukta yağmurda ne işin var buralarda diye düşünüp aynı zamanda da kendime cevap veriyordum, farklı yerler göreceksin, farklı kişiler tanıyacaksın işte başka zaman gelebilir misin böyle bir köye. Neyse tarlaların sonundaki tel örgülerden atladıktan sonra yarı mıcır yarı asfalt bir yola çıktım, ayaklarımı birkaç kez yere vurup çamurunu falan dökeyim derken yanımda şemsiyeli bir amcanın belirdiğini farkettim. selamlaştıktan sonra;
-Hayırdur nere cideysun
-Çubukluosmaniye köyüne amca
-Ha burasıdır, başça nere cideysun
-Ben anket...
-Sağlık ocağına mi celdun yohsa?
-Yok amca ben anket yapmaya geldim
-Ha başunda desene beni koniştureysun burada boşi boşina
Kafasını sallaya sallaya uzaklaştı, yüzümde hafif bir tebessüm, içimden iyi ki gelmişim dedim... yola çıkmadan önce köyün haritasına bakmıştım internetten, köyün yolun neresinde olduğunu ve ne şekilde ilerlemem gerektiğini az çok biliyorum, zira Orhaniye köyü de yakın olduğundan karıştırmamam lazım. Yolda postacıvari bir edâyla siyah çantamın takılı olduğu omuzum diğerinden 2 parmak yukarıda ilerlerken bir yandan da nereden başlasam diye düşünüyorum. Evler yolun iki tarafında da oldukça seyrek dağılmış ve yoldan en az 20-30 metre uzaktalar. Yola en yakın olan evi gözüme kestiriyorum, çaldığım kapıyı açan 40 lı yaşlardaki teyze ben anlamam deyip kapattığında kapıyı ufak bir başarısızlık emaresi ve umutsuzluk filizleri belirirken üzerimde, hemen kendime geliyorum dur bakalım daha bir sürü ev var (kendimi avutuyorum:) köyde 80 hane ya var ya yok) hem anket yapıyorsun tabi isteyen de olur istemeyende. Birkaç başarısız denemenin ardından kapısında odun kıran orta yaşlı duyarlı bir vatandaş daha önce de geldilerdi, senle de yapalım bakalım diyor girişiyoruz sorulara. Soruların sonunda
-Bu köyde Gürcüler yaşarmış galiba
diyorum, internette rastladığım birkaç bilgiyi hatırlayıp. Eliyle karşı tepenin yamacını işaret ederken;
-Gürcüler karşı ki köyde yaşar, Çubuklubala köyü. Burada artvin göçmenleri çoktur.
hemen kendimce en önemli meseleyi soruyorum, beklediğim cevabı vermesi için de içimden dua ederek.
-Akşam kaça kadar otobüs bulurum buradan İzmit dönmek için.
-(Gülerek) Tee 12 ye otobüs var meraklanma diyor geri dönememe endişemi anlayıp.
Teşekkür edip, kolay gelsin dedikten sonra yanından ayrılıyorum, yağmur damlalarının yerdeki yapraklara düşerken çıkardığı tınıların birleşerek oluşturduğu uğultunun artmasından yağmurun şiddetlendiğini anlayarak adımlarımı sıklaştırıyorum. 300 metre kadar evlerin olmadığı kısımdan sonraki mezarlığı da aştıktan sonra bir öbek ev görüyorum ve hemen her kapıyı çalmaya başlıyorum ilk anketi yapmış olmanın verdiği cesaretle.  
_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzu Buraya yazabilirsiniz...